NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
هَارُونُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ حَدَّثَنَا
أَبُو
دَاوُدَ
الطَّيَالِسِيُّ
وَسُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
يَعْنِي أَبَا
أَيُّوبَ
الْهَاشِمِيَّ
عَنْ إِبْرَاهِيمَ
بْنِ سَعْدٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ
بْنِ
مُحَمَّدِ
بْنِ
عَمَّارِ بْنِ
يَاسِرٍ عَنْ
طَلْحَةَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَوْفٍ عَنْ
سَعِيدِ بْنِ
زَيْدٍ عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ مَنْ
قُتِلَ دُونَ
مَالِهِ فَهُوَ
شَهِيدٌ
وَمَنْ
قُتِلَ دُونَ
أَهْلِهِ
أَوْ دُونَ
دَمِهِ أَوْ
دُونَ
دِينِهِ فَهُوَ
شَهِيدٌ
Said İbn Zeyd'den
(rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur:
"Malı uğrunda
öldürülen şehiddir, ailesi uğrunda öldürülen şehiddir. Canı uğrunda yahut din
uğrunda öldürülen şehiddir."
İzah:
Tirmîzî, diyât; Nesâi, tahrimü'd-dem;
İbn Mâce, hudud; Buharî, mezâlim, Müslim, İman; Ahmed b. Hanbel, I, 79, 187,
190, 305, II, 163/193, 194, 205, 206, 210,215,217,221,324.
Bu hadis-i şerifler
malı, canı, nesli, korumanın, meşru'
müdafaa sınırları içerisine girdiğini ve bu uğurda canını kaybeden kimselerin
şehid hükmünde olduğunu ifade etmektedir.
Şafii ulemasından
İmam-ı Nevevi de bu konuda şöyle diyor: "Bu hadis-i şerif, bir kimsenin az
veya çok bir malını gasbetmek isteyen kimseyi öldürmesinin caiz olduğuna
delâlet etmektedir. Her ne kadar bazıları bu hadislere dayanarak mal sahibinin
malını gasbetmek isteyen kişiyi öldürmesinin, vacib olduğu hükmünü
çıkarmışlarsa da bu görüş cumhuru ulemanın görüşüne aykırıdır. Malikilerden,
gasbedilmek istenen malın az olması halinde gasbetmek isteyen kişiyi öldürmenin
caiz olamayacağına hükmedenler de olmuştur. Bu mevzuda doğru olan cumhurun
görüşüdür.
Maliki ulemasından
İmam-ı Kurtubi bu mevzudaki ihtilafın sebebini şöyle açıklıyor:
"Bu meseleye iki
ayrı yönden yaklaşmak mümkündür:
1- Münkeri önlemek
yönünden yaklaşılabilir ki; bu durumda malın az olması ile çok olması arasında
bir fark düşünülemez.
2- Malı korumak
açısından yaklaşılabilir ki; bu durumda elbette malın azlığı ile çokluğu
arasında fark olması icabeder.
İbnü'l-Münzir'in
ifadesine göre bu mevzuda İmam-ı Sadi'nin görüşü şöyledir:
"Malına ya da
namusuna kasdedilen kimse, bu mevzuda serbesttir. İsterse saldırganla konuşmak
veya çevreden imdad taleb etmek suretiyle onun tehlikesini önlemek yoluna gider
ve çatışmaya girmeden malını ya da canını kurtarmış olur. Fakat bu yol
saldırıyı Önlemeye yetmezse saldırganı öldürme yoluna gidebilir. Ancak
saldırgana karşı saldırıya geçerken, hiçbir zaman öldürme niyeti taşımamalıdır.
Sadece müdafaa niyeti taşımalıdır.
Cumhuru ulemaya göre
ise mal veya can sahibinin bu meşru müdafaa hakkını kullanırken hırsızla
konuşmak ya da çevreden yardım istemek gibi saldırganı korkutarak onun da
zarara uğramasını önlemek yolunu denemesi sözkonusu değildir.[Bk. el-Askalani,
Fethu'l-Bari, VI, 48-49.]
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şeriflerde, müdafaaları meşru kılınan hususlar, tüm şeriatların
ruhunu teşkil eden şu beş esas arasında yer almaktadırlar:
1- Dini muhafaza
2- Aklı muhafaza
3- Malı muhafaza
4- Canı muhafaza
5- Nesli muhafaza
Bu beş husus hayat
sahnesinden çekilince, yeryüzünde hiç bir şey yerinde kalmaz. Düzen bozulur,
ölçüler sarsılır. Dünün helali haram, haramı helal olur. Bugün kabul edilen
yarın reddedilir. Beşeri arzular çeşitli ve çelişkili nazariyelerle kendilerini
aldatma çabasına girerler.